19 Mart 2012 Pazartesi

Belki Güneş'tin Belki De Su

     Elindeki o kocaman ve görkemli kadehten bir yudum tattırdın; gözlerimin en derinine, derin derin bakarak ve gülümseyerek...

     Güzel ellerinle bana sunduğun badeden aldığım bir yudum, beni sarhoş etmeye yetti. Bilesin...

     Bu evrende kullanılan en güzel "dili" kullanmayı seçmişsin. Hiçbir sözün acıtmıyor,baldan tatlı... Sahi nereden öğrendin sen bu dili? Yaşadığın yerde bütün insanlar bu dili mi kullanıyor, yoksa sen kendi dünyanda kendine ait bir alfabe mi yarattın?

     Lugatındaki, sevgi kadar sıcak ve yüreğin kadar hissiyatlı kelimeleri üst üste koyarak kurduğun merdivenlerden, kalbinin en "derinine yükselen" yolun kapısını araladın bana...

     Sonra konuştum seninle, senin dilini bildiğim kadarıyla anlattım...Ben sordum,sen söyledin; ben sustum,sen anlattın;sen sustun,ben yalnız kaldım... Ama biliyorum ki bu bir son değil hatta yeni bir başlangıç olabilir...

     Seninle paylaştıkça (korkularımı,hayal kırıklıklarımı,yalnızlığımı...) ne çok ortak yönümüz varmış meğer dedim. Her insanın vardır bir hikayesi ama aynı kemiği aynı yerden kırılmışsa, hissedilen acıyı kendininki kadar iyi bilir karşındaki...

     Benim izin verdiğim gibi sen de izin verdin hikayene dokunmama..parmak uçlarımla,naifçe...Ve sen de ...

     Solmaya yüz tutan umut çiçeklerimin  solgun ve sararmış yapraklarına ve hatta toprağına...Belki Güneş'tin Belki De Su... Anlayamadım ama hiç bilmediğim yerden hiç ummadığım şekilde iyi geldin bahçeme...Umut verdin, çiçek açtırdın, filiz yeşerttin...


     Dokundun ya şefkatli ellerinle... "Belki" dedim. "Belki de bunca zaman savaş meydanlarında aldığım bu yaralar -ki onlar benim madalyalarım- bunun içindir. Bir gün bir "Güzel İnsan" çıkıp gelecek, seni iyileştirecek ve sen anlayacaksın kazanmanın değerini...ve kaybetmemeyi, kaybetmek istememeyi..."


     Ve "Belki" dedim, "Bu savaş bitmiştir!", "Ben kazanmışımdır!" , "Ben hak etmişimdir!" ve "Bu yöne giden -karanlığa- yolun sonudur!"


     "Belki!" dedim ve inanmak istedim, bildiğim bütün gerçeklerden daha çok... İnanmak istedim...


     Ve şimdi... Yeni bir yolculuğun başlayabilmesi için ellerimden tutman gerekiyor sıkıca. Bu yolculuğumda da yalnız olmak istemiyorum çünkü... Sevindiğimde mutluluğumu paylaşmanı; üzüldüğümde yada çıkar yol bulamadığımda bir şeylere, omzunu esirgememeni istiyorum.


     Bu yolculukta geriye dönüş bileti yok! Tek yön olan bu yolun sonu ebediyet. Oradaki sonsuz huzur...


     Arkamda bıraktığım şehirleri içindeki insanlarla beraber yakacağım...


     Ve "Güzel İnsan" ; şimdi sen hangisini seçiyorsun?


     Az sonra içindeki her şeyle beraber yakacağım bu şehri ki elimde tuttuğum kibrit çöpünden daha değerli hiçbir şey yok içinde...


     Bu köhne şehirde kalmayı mı yoksa hemen yanımda boş duran cam kenarı manzaralı koltuğu mu?


     Hadi uzat o kadehten bir yudum daha... İçinde senden daha değerli hiçbir şey olmayacak olan dünyamda, senin sarhoşluğunla başlasın yolculuğum...


     Sana, bize ve ebediyete...


     Kaldır kadehini...


     "Aşkına " sevgili !


14.02.2012
     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder