27 Nisan 2012 Cuma
Bırak yarım kalsın ..!
Önsözü yazılmamış bir kitabın rastgele açılmış sayfaları gibi habersiz girdik hayatlarımıza... İlk sayfalarda ne yazdığını hiç merak etmeden yarıda kalmışçasına heyecanla okumaya başladık, sımsıkı sarıldık; gece yarılarına, güneş doğuşlarına kadar bırakamadık 'ellerimizi'... Şimdi komik geliyor "Acaba saçmalamış mıyız?" diye geçiriyorum içimden bu düşünceleri ; geçmek bilmeyen takılmış bir plak gibi sürekli aynı şeyi tekrar tekrar hatırlatan sözlerinle beraber...
Neler var ki içinde; neler kalmış ki içimizde ..? Gücümüz var mı " Kapandı, bitti, gitti !" diye kendimizi kandırdığımız; kapanmaya hiç ama hiç yüz tutmayan yaşanmışlıkları yada yaşanamamışlıkları yeniden irdelemeye..?
Hadi gel boşverelim, kandıralım kendimizi bir kez de bizim için; ne kaybederiz ki, sanki ne kazandık ki, hiç yaptık mı muhasebesini..? Tuttu mu hesaplar, hep açık vermedi mi, giden hep bizden gitmedi mi, alacaklı kalan hep biz değildik mi..?
Ne bir çizelgeye ne de bir kalıba uydu böldüğümüz, çarptığımız, topladığımız ya da eksilttiğimiz hayatlar... Bölen de, bölünen de, kalan da hep biz olmadık mı ..?
O zaman niye bu hesaplar, niye bu tablolar ..? Yazdık alt alta ama hiç sağlama vermedi bu yanılgılar... Hesabı bir kaçırdık, tutamadık, tutturamadık, yolumuzu doğruya vardıramadık, çabaladık, olduramadık ...
Hadi gel boşverelim, güldürelim yüzlerimizi; dikelim gözlerimizi boşluğa,uzağa, hani o hiç gelmeyecek olana... Yine, hep, ona içelim; ona doğru uçalım, kanatlanalım...
Hadi gel dostum bu gece ona gidelim, diyeceklerimizi diyelim... Kovsun bizi kapısından ne farkeder " Ben burdayım. " diyelim... Sonra ekleyelim;
- "Bitecekse bitsin, gelecekse sonu gelsin... Ama sen yine de bitirme, elinden bırakıp bir kenara iliştirme; bitmesin bu hikaye, açık bırak sayfaları rastgele... Belki bir gün yine süzdürürüz bakışlarımızın hüzünlü edasını adının ne olduğu hiç önemli olmayan bu yarım kalmış hikayede..."
28.04.2012-00.24
21 Nisan 2012 Cumartesi
Seni yarın sevmeyeceğim ..!
Düşbazım ... Kelimelerimin sahibi cambazım ... Sana sesleniyorum , beni duyabilme ihtimaline hiç heveslenmeden hatta içten içe istemeden ...
Ama yazacak benim kalemim , akıtacak her gece birkaç damla ... Açılacak içim , dağılacak bulutlar ; sen istediğin kadarını anla ... İstediğin kadarını al ; istersen de burun kıvır , göz ucu bir bakış , dudak kenarı bir gülüş at ve çevir başını ötelere ... Böyle daha güzelsin ... Sakın gelme !
Sana da acımıyorum ; anlatmak istediklerini anlamıyorum duymak istemiyorum ... Söylemek istediklerini zaten biliyorum ... Sen bilmiyorsun belki ama "biz" diye bir şey var şu yaşamaya çabaladığımız hayatta ve seninle ben yani "biz" aynı frekansı yakalayıp sırt sırta dönmeyi tercih etmiş iki yabancıyız şimdi ... Herkese yabancı duygularımız bilmiş ve tanımış birbirlerini de bizden habersiz paylaşmışlar gerçekleşemeyen isteklerini ... Ve bilmişler birbirlerinin hallerinden ... Bizden önce elele tutuşmuşlar çıkmışlar bilmedikleri sonu olmayan bir yola ... Koyuverdim gitti ... En fazla nereye kadar giderler ki ... En fazla nereye ?
Sen de hiç telaşlanma , endişelere korkulara kapılma ... Hiçbir şeyi beceremeyeceğiz ... Emin ol , güven bana ...
Sana da yazık olsun ... Gelmedin ya ; istesen de geleme ..! Yoluna duvarlar çıksın ; aşama ..! Gücün yetmesin bir adım daha yaklaşmaya ..! Kal oralarda , dipsiz kuyularda ..! Uzattığım eli tutmadın ya ; başka ellerden tutama ..! Gelmediğin yerlerde kal hiçbir yere de gideme ... Hiç kimseyi de seveme ..!
Yazıyorum , yazacağım çünkü yazdıkça seni içimden atacağım ...
Bana beklememeyi öğrettin ya , sen de hiç gelmeyecek olanları bekleyerek öğren boynu bükük kalmaları...
Biliyor musun günler sonra yüzümde acı da olsa bir gülümseme ...
Çaresizlikler içinden kendime bir çare buldum ve sıkıca sarıldım koluna yüreğinden sımsıkı tuttum ...
Şimdilik kimseye söylemedim ama yazmakta bir sakınca görmüyorum ...
Seni yarın sevmeyeceğim ...
Sana da hiç kıyamıyorum ; hoşçakal sevdiğim ben gidiyorum ...
Sana da acımıyorum ; bu gece son defa seni seviyorum ...
22.04.2012 00.09
20 Nisan 2012 Cuma
Bence sonu gelmeli...
Seni düşünüyor olmanın acı verdiği zamanlarda anladım.. Ve kıskanmaya başladığımda ; seninle paylaşamadığım zamanları , gülüşünü ortaya koyarak harcadığın kalabalık masalarda o insanları...
Bence sonu geldi.. Elimden bu kadarı gelebildi .. Daha fazlası ..? Muhakkak ki mümkündü fakat benim çapıma fazla geldi.Bu bile beni benden etmeye yetti...
Sevinçli ve telaşlı kurarken yarım yamalak hayalleri ; içimi eriten yada burkan acı bir tat almaya başladığımda sezmeye başlamıştım bu nihayeti ... Kusura bakma sevgili , sevemedim onlar gibi.. Gücüm bitti , umudum bitti , yüreğim bitti .. Ve bitkinim şimdi ... Asırlık çınar ağaçları gibi ... Heybetli ve ihtişamlı görünüşlerinin ardında içlerini kemiren bir kurt gibi ... Mağrur durmaya çalışırken kaybettim gözyaşlarımı , akıttım içime , hayallerim boğuldu , kurtarma çabam yok oldu ... Kurduğum hayallerde ellerini tutarak yürüdüğüm o yollarda yalnız olduğum gerçeği beni büsbütün mahvetti ...
Uzaklara bakıp alamazken gözlerimi ; bu umursamaz tavırların faturası yakınlardaki her şeyeydi ... Belki bağlamazdı kimseyi ama bilirdim ağlamazdı kimse benim gibi ... Ağlayamazdım daha da nefret etmemek için , tutardım kendimi , dudaklarımı kemiririrdim içimi kemiren üç başlı ejderhayla yarıştırıp kendimi ...
Söylesene aptal aşık bildin mi sen bunları hiç ..? Gördün mü bir gün yüzümdeki hüzn-ü matemi ..? Sildin mi gözlerimden dökülen hayal kırıklarımı ..? Uzattın mı ellerini uzak yollara saplanıp kalan bakışlarıma ..?
Dur sen söyleme ! Çünkü ben bilirim uyuduğun uykudan henüz gün yüzüne çıkamadığını ve bilirim henüz güneşin gözlerini kamaştırmadığını ...
Senden tek bir isteğim bile yok ki hiç olmamıştı "ara sıra yüreğime dokunmanı " istemekten başka ; hoş onu da beceremedin ya ...
Ve diyorum ya ; bence sonu geldi ...
Bence sonu gelmeli ...
Dilim varmıyor yüreğim kanmıyor ama bence sen de görmelisin ...
Umutları batmış gözlerimdeki o uğursuz biçemleri ...
Her gece yudum yudum yaşam sevincimi içenleri ...
Her mevsim yüreğimden habersiz göçenleri ....
Ve kendini kendi elleriyle kalbime gömenleri ...
Bence sonu geldi ...
Bence sonu gelmeli ....
Bana inanmazsan sevgili ,
Gör ve duy içinden geçenleri .....
Tarih : 21.04.2012 01.11
12 Nisan 2012 Perşembe
Aptallık işte ...Ya da her neyse...
Neden bu kadar aptalım ben de bilmiyorum... Neden her olayda sadece iyi yanları düşünüp kötü yanları anında bertaraf ediyorum bilmiyorum.. Neden sadece iyi niyetler olabileceği düşüncesi beni alıp götürüyor bilmiyorum..Neden bu kadar kolay kanabiliyorum onu da .. Ayrıca hatalardan,yanlışlardan,kötülüklerden neden ders almıyorum onu da..Gözümün içine kadar girmişken hayatın çirkinliği ben neden ufacık bir güzelliğe saplanıp kalmışım onu da .. Neden hep yüzümü güneşe dönme çabam , neden karanlıklardan ibret almam.. Gibi yüzlerce soru,sorular,cevapsız aptal sorular..
Aslında hiç mi hiç merak etmiyorum cevapları ..Merak edecek olsam çoktan bunların üzerine düşünüp en az birine cevap bulurdum mantıklı da olurdu ona uyup yolumu bulurdum .. Belki .. İhtimalleri de düşünmek istemiyorum.. Ders de çıkarmak istemiyorum..Bir şeyleri merak edip cevaplar da bulmak istemiyorum aslında ben..
Ama gel gör ki ; aptallık işte.. Ya da her neyse .. Gözlerim güneşin parlak ışıklarında kamaşıp kalmışken göremez başkaca şeyleri.. Duyamaz oyunun hilelerini .. İnsanların karanlık yüzlerini .. Sevgisiz kalplerini .. Hissiz ve duygusuz bedenlerini fark edemez..
Belki de bu iyi bir özelliktir.. Belki .. Ama neden bu kadar canımı acıtıyor ki .. Gülen bir yüzden başka bir şey değil insanlara yansıttığım ama bir yerde bir şekilde yanlış anlaşılıyorum demek ki .. Aptal oluyorum; düzelemiyorum ..
Sonra da bu kambur ve çirkin düşünceler söz birliği etmişçesine beynime hücum ediyor zihnimin dalgalarında her şeyle alay edip zafer kahkaları atarak müziksiz ve sözsüz ve sonu gelmeyecek bir şekilde dans ediyorlar.. Kovuyorum gitmiyorlar.. Her defasında yüzüme , gözlerimin ta içine bakarak benimle alay ediyorlar " Aptalsıın, aptalsııın " diyorlar..
Onlara kızmak da anlamsız aslında çünkü zaten ben de öyle düşnüyorum ve tüm acizliğimle , elimden başkaca bir şey gelmeyişle kabulleniyorum , kabul ediyorum..
Ben aptalım , evet biliyorum .. O kadar kötü yanları görmüyorum ki aptal oluşumla bile yeri geliyor gurur duyuyorum .. Bu bile nasıl da aptalca..
Aptal oluşumla beraber , aptalca bir şekilde ; sanırım seni seviyorum ...
Tarih : Aptalca hissettiğim zamanların birinde..
1 Nisan 2012 Pazar
Sensizlik Depresyonunda Ruhun Kanat Çırpışları
Hakkında hiçbir şey bilmemezliğimden besleniyorum .. Beni güçlü kılmasının yanı sıra daha bir insan oluyorum .. Tüm duyguları bir arada yaşayarak kendime şaşırarak geçiyor tüm vaktim .. Ve hayatım .. İsterse sonsuza kadar sürsün .. İstersen hiç tanışmayalım .. Diyorum ya , büyütüyorsun zaten beni bu da bana yetiyor .. Sanki " Tamam bu kadar yetti hadi çık gel !" desem koşup geleceksin .. Bak biraz önce gözlerimden akan yaşlar yerine şimdi bu düşünce beni güldürüyor ve ben yine şaşırıyorum tüm zıtlıkları ruhuma nasıl bir yetenekle yerleştirebildiğini düşünürken ..
Sahi nedir bu ? "Büyümek" denilen olgu mu yoksa "Olgunlaşmak" denilen safha mı ? Düşünüyorum , -birçok gerekli gereksiz düşünceler- soruyorum , cevaplıyorum , yanıtsız kalıyorum , susuyorum , bağırıyorum , korkuyorum ; zıtlıklarımla bir demlik çay demleyip çözümsüzlüklerimi yudumluyorum sonra da üstüne üstlük yetmezmiş gibi bir dal sigara yakıp seni içime çekiyorum .. Seni unutması için zihnime bir an bile izin vermiyor , senli hayaller kurmayı hiç ama hiç ertelemiyorum ..
Ne yapayım işte ..? Sen yokken ben böyle yaşıyorum ancak böyle nefes alabiliyorum .. Sen buna ne dersen de ben bunu "Sensizlik Depresyonunda Ruhun Kanat Çırpışları" olarak adlandırıyorum ... Aslında biliyorum insanlar bu durum için farklı bir yaklaşımla argo bir terim kullanıyorlar .. Ama ben bunu hiç tasvip etmiyorum :)
Onlar bilmez ki .. Kime ne diyebilirim ki .. Sana bile duyuramıyorken sesimi kime neyin açıklamasını yapabilirim ki .. Açıkçası hiç de gerek duymuyorum .. Ama şu var ki benim yaptığım gibi herkes de benim ne yaptığımla ilgilenmese işim daha kolaylaşacak .. Sensizlik takviminden bir yaprak daha koparırken ruhumun nasıl ezildiğini izleyen meraklı gözlerden bıktım çünkü ..
Aslında ben onların ezilmişliğine bakarak onlara acıyorum da onlar kendi dünyalarında beni çekiştirip dururken farkına bile varamıyorlar küçülmüşlüklerinin .. Onlar merakla ağzımdan bir tek
kelime çıkacak diye beklerken ben ketumluğumla alaya alıyorum onları...
"Sana bir şey soracağım .." diye geliyorlar yanıma , sorularını arka arkaya diziyorlar önüme , sonra da hak etmişliklerine inandırıp kendilerini benden kendilerini tatmin edecek cevaplar bekliyorlar ben de sadece dudağımın kenarında çakılı kalan yarım bir gülüşle bakıyorum suratlarına .. Ama onlar anlamıyorlar ne demek istediğimi ..
Sorup duruyorlar , bıkmadan , günlerce , gecelerce ... Çok yoruldum inan çokça yoruldum ... Kendimce cevaplar ararken , bu karanlık dehlizlerde yolumu karanlık sokaklara sapar buluyorum ... Tutup geri çeviriyorum önüne duruyorum .. Çok zorlanıyorum sevgili çokça tökezliyorum ... Her defasında senin kapına yöneliyorum , kendimi sana giden yoldan son anda çeviriyorum ama yapamıyorum işte..
Hadi bir kere de ben sormadan söyle ..!
Hem şu insanlara verecek bir cevap olsun hem de kendi içine dönen bu sarmal yoldan beni çekip alacak kadar sahici ve ikna edici ...
Hadi bir kere de ben susmadan anlat ..!
Tabi ki her zamanki gibi susma hakkını sonuna kadar kullanabilirsin ama sen yine de bir solukta kısa ve net cevapla benim cevap bulamadığım insanların cevap beklediği ağırlığıyla omuzlarımı düşüren yüreğime çöreklenen şu katran karası soruyu ..
Ben burada sana bunları yazarken ; sen nerede neler yaşıyorsun ...???
Tarih : 02.04.2012
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)