25 Nisan 2015 Cumartesi

LeyLa Semiz: KAHVE GÖZLERİN VARDI...

LeyLa Semiz: KAHVE GÖZLERİN VARDI...:      Bazen yalın umutlarım, bazen basit bir söz yada sıradan bir gülüşün, bazen de o geçit vermez sarp yolları aydınlatan kahve gözle...

13 Kasım 2012 Salı

SENSİZ OLMAZ...



       Sana yazılan ilk yazıda başlangıç niyetine kaleme aldığım ilk kelime yada ilk cümleyi daha kaç kere silbaştan yazmam gerektiğini bilmiyorum...

   Neden sonra unuttuğum bir şeyi hatırlamışçasına baştan değil de ortalardan bir yerlerden başlamayı daha uygun buluyorum... 

   Çünkü zaten biz de hayatlarımıza aynen böyle girdik...

   Daha öncesi varmış da, yarım kalınan yerden "evet nerde kalmıştık?" diyerek karşılıklı içilen çaya yada yarım kalan sohbetimize devam eder gibi...

   Öncesi sorulmadan, sorgulanmadan, tam da bu zamandan başlar gibi...Zaten bir öncesi yokmuş gibi...Çok zaman önce başlayan bir cümleye devam eder gibi...

   Hayat da böyle değil mi aslında ? Önemli olan başlangıçlar yada sonlardan ziyade ; verilen molalarda ne kadar keyif dolu zamanlar geçirildiği değil mi ?

   Bir şeyleri bilmemenin sonsuz huzuru içinde, zamanın güvenli kollarında adımlıyorken hayatı, her şeyi sorgulamak anlamsızlaşıyor bazen...

   Zaten zaman eninde sonunda tüm soruların cevaplarını enine boyuna sermiyor mu önümüze ?

   Tabi bir de şu yorulmuşluk hissi... Her defasında silbaştan yaşamak her şeyi...

   İşte bundan sonra bilmeden yaşamak bir şeyleri...

   Yani benim de bilmediğim gibi hiçbir şeyi...

   Yani senin de ne bildiğini bilmediğim gibi...

   Tüm bu bilinmezliklerde bile bildiğim bir şey olduğu gibi...

   Öncesinde yada sonrasında değil...

   Şu anda tam da bu zamanda...

   Eğer ki zaman, ömrümüzün bu anında kesiştirdiyse yollarımızı..

   Bilmediğim yüzlerce kelime arasından çekip yanyana koyacağım iki kelime vardır sana dair..

   O da "sensiz olmaz" diye yazılan; sensiz olmayacağı hissi uyandıran bu iki kelimedir: SENSİZ OLMAZ!

     



14.11.2012

4 Eylül 2012 Salı

LeyLa Semiz: KAHVE GÖZLERİN VARDI...

LeyLa Semiz: KAHVE GÖZLERİN VARDI...:      Bazen yalın umutlarım, bazen basit bir söz yada sıradan bir gülüşün, bazen de o geçit vermez sarp yolları aydınlatan kahve gözle...

24 Temmuz 2012 Salı

KAHVE GÖZLERİN VARDI...





     Bazen yalın umutlarım, bazen basit bir söz yada sıradan bir gülüşün, bazen de o geçit vermez sarp yolları aydınlatan kahve gözlerin vardı, bu değersiz dünyaya değer katan en zor zamanlarımda. Her vazgeçmeye meylettiğimde en sevdiğin oyunu oynar gibi gözkapaklarını aralar umudun en cilveli bakışını fırlatırdın suratıma, bu karanlık odanın duvarlarına... Birden aydınlatırdın siyahlara alışmış ne varsa... Başka renkler de olduğunu hatırlatırdın... Hatta bunu her gece yapardın. Ne kadar da kolaydı senin için... Benim içinse filmi her defasında başa sarmak gibi... Gerçeklerin tutarsızlığına artık dayanamamak, somut olan her şeyden bıkmak; inanmak, güvenmek, sahip olmak/olunmak gibi bilumum içi dolu anlamlar vadeden tüm bu soyut kavramları bir denize yada bir uçurumun kenarından fırlatıp atmak ve geriye hiç bakmadan kaçmayı istemek gibi... Bu dengesiz düzen hep olurdu... Hep istemediğim şekilde ve ekseriye her gece...

     Her şey tuhaf, bir o kadar anlamsız ve aptalca...

     Ne istediğimi sorgulamak yada bunun hakkında düşünmek bile yoruyorken beni; ben nasıl olur da gelecekte bir günümle ilgili tutarlı hayaller kurabilirdim ki ..?

     Bazen içten sözlerin, bazen de dipsiz hislerin vardı; beni hayata bağlamaya güç yetiremeyen tüm olgulardan uzakta; beni sana bağlayan kahve gözlerin vardı her bir günün gece yarılarında...

     Sen hesapsız severdin beni, bilirdim; almak istemeden bir şeyleri , gelir ellerime koyardın bütün sevinçlerini, biriktirdiğin tüm gün aydınlıklarını... Bakardın gözbebeklerime, neredeyse bir bebeğin kirlenmemiş masumiyeti kadar safça tüm beyazlığınla gelirdin baş ucuma...

     Bense bıraksan " sevme" demek isterdim sana, sen bana milyonlarca kır çiçeği toplarken...  Bıraksan "gelme" demek isterdim sana, sen heyecanlarını ve çiçek kokulu düşlerini alıp bana gelmeye hazırlanırken ...

     Bilemezdin ki sen, tüm sevmelerimi tarihi olmayan bir geçmişe hapsettiğimi... Bilemezdin ki sen, tüm sevinçlerimi gökyüzüne ulaştığı o en yüksek noktada acımasızca kurşuna dizdiğimi... Bilemezdin ki sen, ne sana ne de kendime yetecek bir hayat ışığımın olmadığını ... 

     Şimdi hatırladığım ise...

     Bazen sıcak ellerin vardı beni tüm kötülüklerden korumak istercesine belimden sıkıca kavrayan, bazen de kahve gözlerin vardı gecenin bir yarısı bana aydınlığı hatırlatan ...

     Bilemezdin ki sen, baktığım yüzlerce kişiyi görmekten vazgeçeli çok yıl olduğunu... Bilemezdin ki sen, kahve gözlerinin en baştan beri geceme doğmadan solduğunu...

     Bu evrende nefes alınabilecek başka topraklar varsa bu grimsi betonlar dışında; ellerimden tutup beni götüreceksen şayet benim için anlamı olmayan revan zamanın bir kenarından... Üzerimize doğan güneş varsın yine aynı güneş olsun hiç farketmez; yüklediğimiz anlamlar farklılaşacaksa eğer o gittiğimiz yerlerde... 

     Daha fazla durma diyeceğim sana, bana geldiğin o gece yarılarından birinde... Bana can kulağını verip sadece kahve gözlerin beraberinde düşeceksek yollara...

     O zaman yeniden başlayacağım... Bu sefer kendim için; içimde biriktirdiğim bu sevme isteğini bu sefer senin için ve belki son defa yeşerteceğim ben artık umut etmeyi unutmuş tüm insanlar adına ve tüm herkese inat...

     Araladım göz kapaklarımı... Yalnızca kahve gözlerin vardı tüm içtenliğiyle gözbebeklerime bakan, sanki oradan ruhuma akan...

     Utandırdın beni... Hiçbir şey yok derken meğer kahve gözlerin hep varmış karanlık yolumu akşamdan kalma bir sabah yıldızı gibi aydınlatan; güvenip de beni bana bile bırakmayan...

24.07.2012

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Kim Çaldı Bütün Parıltıları..?



      Hep olur ya hani, kaybettim yine yolumu...
   Avuç içlerinden bulurdum da belki,
   Uzatmadın ki hiç ellerini...

   Giderken rüzgarları da mı götürdün sevgili ?
   Çok olmuştu kokundan vazgeçeli
   Ama hiç olmazsa ara sıra getirirdi sesini...

   Seni neden farklı sevmiştim düşündün mü?
   Ya da düşlerine düştüm mü bilemem ama
   Sen bil ki ; 
   Hep "iyi ki" dedirttin bana...
   Hüzünle karışık tebessümlerimde şükreder gibi usulca
   Hep "iyi ki" dedim ben...

   Sana minnettarım hala can !
   Sezdirmeden öyle güzel gittin ki;
   Gidişin bile bozamadı bu tılsımlı büyüyü...

   Ben şimdi hiç ortak olamadığım umutlarınla
   Senin için yeni yazgılar dilerken gündoğuşlarından
   En çok rüyalarında olmayı diledim uyku meleğinden...

   Ve hayal ettim bu sevmediğim şehirde
   Bir köşebaşından dönünce seninle karşılaşmayı...
   Sonra da hiçbir şey söylemeden usulca yanından geçip gitmeyi..

   İki adım sonra dönüp sana bakmayı
   Ve uzaklaşan adımlarını öylece izlemeyi...
   Gidişini almayan aklıma bir film sahnesi gibi izletmeyi...
   "Bak gitti!" diyebilmeyi...


   Ne kalmış senden geriye bir bir saymak istedim.
   Ekledim, topladım ; bir avuç sevinç etmedi..!
   Eksilmiş sanki günden güne bütün biriktirdiklerim...
   Yazık da olmuş hani !


   Kıyamıyorum hüznüne sevgili!
   Gözlerini uzaklara dikişine kıyamıyorum!
   Kendimle ilgili bir isteğim yok inan ki!
   Yeter ki eğme sen başını, söyleyeceklerini susma!
   "Ne desem, faydasız!" der gibi vazgeçme bir şeylerden!


   Bu hayatta şahit olduğum en güzel gülümseme sana ait olandı
   Ve sana en çok da gülmek yakışırdı...


   Yemin ediyorum ben de bilmiyorum kim çaldı bütün parıltıları ama
   Biri söylesin onlara ;


   Gökyüzünde asılı bir yıldız unutmuşlar ,
   Gözlerinde de biraz çakıl taşı ..!

03.07.2012
 

28 Mayıs 2012 Pazartesi

BUGÜN !!!







       Dışarıda yağan yağmurun tam kalbine doğru yavaşça ilerliyorken , gözlerimi diktiğim sabit noktadan ara sıra ayırıp yağmurdan nasibini almış ve sırılsıklam olmuş insanlara bakarken farkettim ki ; o an , kendimden başka herkesin yerinde olabilirdim...

       Hissettiğim müthiş kendime acıma duygusuyla beraber vücudumdaki bütün kan sanki çekilmiş ve kaskatı kesilip uyuşmuş bir halde , beni ve davranışlarımı kontrol edemeyen beynime yeni yeni komutlar vermeye çalışıyordum . Hem de hiç alışık olmadığı cinsten ...

       Hayatımda bugünkü kadar berbat bir gün daha geçirdim mi hatırlamıyorum .  Ama şu var ki , öyle bir gün geçirmiş olsam dahi ; insanoğlu işte , unutuyor zamanla ve "en taze" yarasını "en acıtan" olarak ilan ediyor anında ... Biz bile nankörlük ediyorken kendi hatıralarımıza , geçmişimize ve belki de geleceğimize ... Başka birinden gördüğümüz nankörlüğe anlam vermekte neden zorlanıyoruz ki ..?

       Neyse şimdi konuyu dağıtmayalım . Zaten bir dağıldım mı bir daha toparlamakta çok zorlanıyorum ki hala dağınık her yer, bıraktım kalsın öylece ... Toparlamaya çalışmak kadar zor ve yıpratıcı bir çaba daha yok bu hayatta...

       Diyorum ki bebeğim ... Bugün öyle bir gündü ki kendimden başka herkesin yerinde olmak istedim . Bugün kendimden kurtulmak istedim . Bugün belki sadece yanımda olmanı istedim , bugün belki sadece sessizliğini özledim ... Belki gözlerimi kapatıp göğsüne başımı yaslamayı , belki kokusunu içime çekerek avuç içlerinden öpmeyi diledim ... Belki ... Bugün ...

       Bugün ne istedim , ne hissettim yada neyi özledim tam olarak kestiremesem de ... Bugün , kendimden başka herkesin yerinde olmayı çok ama çok istedim ...


28/05/2012

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Silsene Kalbindeki Gözyaşlarını ..!



Masumiyet çağında kalsana hep.. Hani şu ellerinde rengarenk yüzlerce balon tutan çocuk coşkusuyla bakan gözlerindeki ışık kadar masum...

Düşünmesene artık acı veren hatıraları, kanatmasana tekrar tekrar kabuk bağlayan yaralarını..Bıraksana çocuk! Bıraksana artık ruhunun yakasını, uçursana yüreğini yıldızlara, özgürlük şarkını bağıra bağıra söylesene...Yanından geçip giden mahvolmuş hayatlara göz ucuyla bir bakıp hiç durmadan duraksamadan yürüyüp gitsene şu yollardan...

Bebeğim hadi kalksana yerlerden...Bağdaş kurup beklediğin bu dört yol ağzından kaçıp gitsene...Arkana bakmadan koşsana tüm gücünle.. Tüm özgüveninle tüm cesaretinle göğüslesene şu ipi...

Ne olur versene ellerini...Yok işte bak yok! Arkandan gelen hiç kimse yok artık beklemesene!

Hadi gitsene yoluna... Ne çok bekledin bu yolları şimdi de bu yollar bekler seni...Hadi değdirsene ayak izlerini...Ruhunun renksizliğini hızlıca atıp kaçsana zamansızlığın içine..

Hadisenee bebeğim hadi gelsene...

O çocuk masumiyetini de getirsene...

O masumiyetinle birlikte bu gece bize gelsene..!!!


27.05.2012